Dostluk offline olunca biter mi?

Gerçek dostluk hâlâ yan yana olmayı mı gerektiriyor, yoksa ekrandaki bağlar da yeterli mi? Dijital çağda dostluğun anlamını sorgulayan yazı.

Abone Ol

Eskiden arkadaşlık, aynı mahallede top oynayarak, aynı sırayı paylaşarak başlardı. Bugün ise yeni bir çağın dostluk tanımı var: Bir oyunda aynı klana girmek, bir uygulamada “takip et” butonuna basmak ya da hiç görmediğin biriyle gün boyu sohbet etmek.

Peki bu sanal arkadaşlıklar gerçekten arkadaşlık mı? Yoksa yalnızlığımızı bastırmak için yarattığımız sahte bir kalabalık mı?

Sosyal medya ya da oyunlar üzerinden kurulan bağlar, ilk başta samimi görünebilir. Çünkü aynı zevklere sahip olduğumuzu düşünürüz, birlikte vakit geçiririz, hatta sırlarımızı bile paylaşırız. Ama işin acı tarafı şu: Bu ilişkilerin çoğu, ekran kapandığında sona eriyor. Karşındaki kişi senin gerçek hayatında yanında mı, yoksa sadece internete bağlı olduğunda var olan bir hayalet mi?

Birçok genç, yalnızlıktan kaçmak için bu dijital dostluklara sığınıyor. Çünkü gerçek hayatta arkadaş edinmek, göz göze konuşmak, güvenmek artık zor geliyor. Oyunlar ve sosyal medya, bu boşluğu dolduruyor gibi görünüyor. Ama bu “doldurma” aslında geçici bir yanılsamadan ibaret.

Daha tehlikeli yanı ise şu: Bu sanal arkadaşlıklar her zaman masum değil. Karşındaki kişi seni gerçekten olduğun gibi mi görüyor, yoksa manipüle mi ediyor? Bir oyunda tanıştığın insan, sana sadece eğlence mi sunuyor, yoksa hayatına olumsuz bir etki bırakıyor mu? Gerçekten kim olduğunu bilmediğin birine güvenmek, bazen fark etmeden en büyük hataya dönüşebiliyor.

Sonuçta, sanal dünyada edinilen dostlukların çoğu, derin bir yalnızlığın göstergesi. Biz, kalabalık listelerimizle övünüyoruz ama bir gecenin ortasında derdimizi arayabileceğimiz gerçek bir dostumuz yok.

Belki de asıl soru şu: Yalnızlığımızı gerçekten paylaşacak bir dost mu arıyoruz, yoksa ekranda kendimizi yalnız hissetmemek için sahte bağlar mı kuruyoruz?

Unutma, dostluk çevrimiçi olmayı değil, yan yana olmayı gerektirir.