İZMİR

Cemil Tugay, İzmir'de Son Dakika'ya konuştu

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay'a, İzmir'de Son Dakika olarak tüm merak edilen soruları sorduk. İşte sorular ve cevapları...

Abone Ol

Cemil Tugay ile yapmış olduğumuz röportaja bu linkten ulaşabilirsiniz;

Cemil Tugay, sorularımıza verdiği yanıtlarda şu ifadeleri kullandı;https://youtu.be/pR3oRkSiVmE?si=F-Z9TwA7SOXYHm4t

Tugay: Bu yıl, Fuar'a daha fazla bir katılım olacağını umuyorum

İzmir Enternasyonel Fuarı, kısa bir zaman sonra açılacak. Bu yıl fuar farklı bir çehre ile İzmirlilerle buluşacak. İzmir Enternasyonel Fuarı ve Kültürpark alanı ile hayalleriniz nelerdir?

Bu yıl, etkinliklere dolu bir program yapmaya çalıştık, bundan dolayı daha fazla bir katılım olacağını umuyorum. İzmir Enternasyonel Fuarı'nı zaman içerisinde biraz daha belli temalara odaklanmış bir fuara çevirmemiz gerekebilir. Halkın ilgisini çekecek sosyal etkinliklerin güçlü olması ve zenginleşmesi ve Kültürpark'ın içerisindeki atıl alanların kullanılıyor hale gelmesi lazım. Fuar'ın son yıllardaki en önemli sorunlarından birisi de biraz dar bir alana sıkışmış bir hale gelmesiydi. Biz, kapatılmış olan pek çok alanı tekrar kullanıma açtık

Tugay: Dünya Bankası kentsel dönüşüm için devlete kredi verdi. Bakanlık bu krediyi vatandaşlara kullandırırsa dönüşüm sağlanır

Kentsel dönüşümle ilgili "Bu sorun belediyenin tek başına halledebileceği bir sorun değil. Bakanlığı, TOKİ’yi, ilgili tüm kurumları iş birliğine davet ediyorum. Sayın bakanla da görüşeceğim. Çözüm için çalışacağız." demiştiniz. Kentsel dönüşümle ilgili son durum nedir?

İzmir'de kentsel dönüşüm ihtiyacını iki şekilde tanımlayabiliriz. Bir tanesinde gecekonduvari yapılaşmalar, diğer konu ise depreme dayanıksız konutlar. İkisi de kentsel dönüşüm. Ama bizim için acil olan ikincisi. Bazı bölgelerde zemin kötü olduğu için depreme dayanıklılık büyük önem kazanıyor. Riskli yapı olarak boşaltılan binaların bazılarında sıva çatlağı bile yoktu. Bina depreme uygun değildi ama zemini sağlamdı. Bazı bölgelerde gerçekten acilen dönüşüm sağlanmalı. Geçen dönemde Bayraklı, Bornova'da bina taraması yapıldı. Şu anda da Karşıyaka'da yapılıyor. Bayraklı ve Bornova'da 4 binin üzerinde bina riskli olarak değerlendirildi. İlçe belediyelerine bu konuyla ilgili yazı yazdık. Bakanlığa da bilgi verdik, bu binalarda problem olma ihtimali var dedik. Bunun için kaynağa ihtiyaç var. Bu dönüşüm için o yenilenme sırasında ilave bir ücret gerekiyor. Buna devletin kaynak sağlaması gerekiyor. İstanbul'da bu destek var. İzmir'de kolayca bu yapılabilir. Düşük faizli veya faizsiz bu imkan verilebilir. Dünya Bankası kentsel dönüşüm için devlete kredi verdi. Bakanlık bu krediyi vatandaşlara kullandırırsa dönüşüm sağlanır. Geçici konakla için de rezerv alanlara ihtiyaç var. Bu konular İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bütçesini açıyor. Bakanlığa diyoruz ki; beraber bu işi yapalım. En azından rezerv alan tanımlayın. Bu alanlarda TOKİ, konutlar yapsın. Bu öneri, gayet makul bir öneri. Murat Kurum'a bunu özellikle ben anlattım. Tekrar kendisiyle görüşmek istiyorum.

Tugay: Ben belediye başkanıyım ama belediye benim mülküm değil

Şu an dava konusu olan kooperatiflerin ihalesi ne zaman yapılacak ve süreç nasıl işleyecek? Bir tarih verebilmek mümkün mü?

Örnekköy'deki iki etap ihale edildi. Aralık ayından beri inşaat yapılıyor. Mart ve Nisan'da teslim edeceğiz. Karabağlar Uzundere'de ve Gaziemir'dekileri Eylül ayında yapıyoruz. 5 bin kişi deniyor ama 5 bin kişi yok. 2 bin kişi zaten hak sahibi. Belediyeye geçici olarak tapu vermiş olan insanlar. Onlar doğrudan hak sahibi. Kooperatif üyesi olan 3 bin kişi var. Kesin hesaplamayı yapabilmemiz için inşaat maliyetinin oturması lazım. Ben belediye başkanıyım ama belediye benim mülküm değil. Harcamalarımız Sayıştay denetimine tabi. Benim canım böyle istedi diyemem. Belediyenin parası benim param değil. Kullanılan para belediyenin parası. Biz orada yardımcı olmak için maliyetleri düşürmek ve giderleri azaltmak için uğraşıyoruz. Ben şunu garanti edebilirim; kimse piyasaya göre daha pahalı bir daire almayacak. Ben bu şartları beğenmedim diyenlerin de hisselerini alabiliriz. Mutlaka ilave ücret ödenecek ama altında kalkılamayacak bir ücret olmayacak. Elimde olsa derdim ki ücretini tamamen biz karşılayalım, bunu isterdim ama para benim param değil. Bunu harcarken hesap verebileceğimiz kararlar almalıyız.

Bakanlıktan kil uygulaması için izin bekliyoruz

İzmir Körfezi'nin koku sorunu ile ilgili "kil dökümü pilot bölge uygulamasına bakanlık geç izin verdi" şeklinde bir demeciniz olmuştu. Bu izin meselesi tam olarak nedir?

Biz hatırlarsanız biz geçen sene İzmir Körfezi ile ilgili bire çalıştay yaptık. Ege Üniversitesi hocalarını göndermemişti. Ama dünyanın dört bir köşesinden bilim adamları geldi. Kil uygulamasının doğru bir uygulama olduğu ortada. Biz bununla ilgili bakanlığa başvurumuzu yaptık ama bir süre cevap alamadık. Sonra bakanlık bize olumsuz bir yanıt verdi. Bakanlıktaki ilgili genel müdürle ben görüştüm ama bilim kurulundan olumsuz yanıt aldığını söyledi. Ancak bu son günlerde maalesef koku problemi başlayınca hiç olmazsa problemin yoğunlaştığı bölgede bir uygulama izni verin dedik. Uygulama başlayınca sonuç aldık. 2 gündür koku da yok, balık ölümü de yok. Kil dediğimiz şey zaten toprakta olan bir madde. Deniz yaşamına olumsuz bir etkisi olmadığına da eminiz. Bu pilot çalışma sonucunda bakanlık ikna olursa bundan sonra ihtiyaç olduğunda uygulanabilecek.

Gaziemir'de büyük bir barınak yapıyoruz

Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile “Hayvanların Korunması Hakkında Uygulama Yönetmeliği” kapsamında, belediyelere “barınaklar kurmak” ve “rehabilitasyon” işlemlerini gerçekleştirmeleri için 2028’e kadar süre verildi. İzmir Büyükşehir olarak barınak kurma noktasında ne gibi adımlar atacaksınız?

İnsanlarımızın her türlü duyarlılığı bizim de duyarlılığımız. Bir kanun çıktı ve uygulama zorunluğu var. Bir şikayet geldiği zaman hangi hayvan şikayet edildiyse belediye onu almak zorunda kalıyor. Eğer almazsınız doğrudan hapis cezası var. Bu, belediyede çalışan herkesi bağlıyor. Bizzat İçişleri Bakanı geçtiğimiz günlerde genel sekreterleri davet etti. Onları çok ciddi şekilde uyararak bu kanuna uygun şekilde davranılmasını istediği söyledi. İzmir'de de valilik bu konuda toplantılar yaptı ve sürekli olarak uyarıyorlar belediyeleri. Bazı belediyelere de ciddi para cezaları kestiklerini de duydum. Bu kanuna uymak için çok zorluyorlar belediyeleri. Biz de hem halkımızın duyarlılıklarına dikkat edelim diğer taraftan da kanuna uymayalım durumuna düşmeyelim diye çaba gösteriyoruz. Aslında bu kanun çıkmadan önce biz bir eylem planı yapmıştık. Özellikle sokaktaki köpeklerin daha yoğun kısırlaştırılmaları için daha sağlıklı şartlarda yaşamaları için ihtiyaç duyulduğunda ise rehabilite edilmeleri için bir programdı bu. Bu program çerçevesinde bölgesel barınaklar kurmayı amaçlamıştık. Bu çalışma zaten başladı ve şu an Dikili'de büyük bir barınak, bir tane Kiraz'da yapılıyor. Onun dışında başka bölgelerde de var yani belediyenin daha önce yapılmış olan zaten barınakları var. Işıkkent'teki Pako gibi... Gaziemir'de büyük bir alan için tahsis aldık oraya büyük bir barınak yapılacak. Neticede ilçe belediyelerimizde koordinasyon halinde arkadaşlarımız sokak hayvanlarının iyi şartlarda yaşaması için barınaklar oluşturuyoruz. İzmir bu açıdan çok iyi durumda aslında. Muhtemelen bu konuda en iyi olan şehir İzmir olabilir gerçekten. Kısırlaştırmalarda da çok iyi seviyedeyiz. Şu anda gezici mobil bir kısırlaştırma ekibimiz var mesela. Özellikle kırsal bölgelerdeki kısırlaştırmalarımızda ilçe belediyelerimizle beraber arkadaşlarımız çalışıyor. Yakın bir tarihte bu konunun toplum açısından daha kabul edilebilir bir noktaya gelecek şekilde bir seviyeye geleceğini düşünüyorum. Yani hayvanlara eziyet etmemeye çok özen gösteriyoruz. Kesinlikle hiçbir hayvanın itlafı söz konusu değil. Onlara üzecek bir şey yapmıyoruz. Bundan emin olabiliriz herkes.

En başta AK Partili siyasetçilerin kendileri de çöp üretiyorlar, bunları da bizim bertaraf etmemiz gerekiyor

Harmandalı'nın kapatılmasından sonra yeni çöp bertaraf tesisi için Manisa sınırında Çaltı bölgesi için başvuru yaptığınızı ve onay beklediğinizi belirtmiştiniz. Bu tesis ne zaman faaliyetine başlayacak?

Ben göreve geldiğimde Bergama'da ve Ödemiş'te iki çöp tesisi faaliyetteydi. Özel işletmeler tarafından işletiliyordu. Bir de Harmandalı'da hem çöp dökme alanı, hem de çöp dökme alanına kurulmuş bir başka tesis vardı. Yeni tesisler kurulabilmesi için benden önce de girişimlerde bulunulmuştu. Benim döneminde de izinler istedik ve yazılar yazdık. Yeni bir çöp tesisi ile ilgili ne zaman bir talepte bulunsak, ne zaman kamuoyuna yansısa o bölgedeki insanları kışkırtan, olumsuz düşünmelerini sağlayan siyasi açıklamalar oluyor. Bunu çok üzücü ve talihsiz buluyorum. Neden derseniz... Çöp dediğimiz şey, herkesin ürettiği bir şey. Bugün her ilçede, her vatandaş, her ev çöp üretiyor. En başta AK Partili siyasetçilerin kendileri de çöp üretiyorlar. Bunları da bizim bertaraf etmemiz gerekiyor. Körfezi siz kirlettiniz diye saçma sapan bir suçlamaya maruz kalmıştık. Siz dediğiniz insanlar İzmirlilerin tamamı. İzmir'i bunlarla suçlarken Türkiye'nin birçok yerinde hiçbir arıtma yapmadan kanalizasyon denize akıtılıyor. Şu an halen öyle. Bu sadece İzmir'in değil, Türkiye'nin sorunu. Çöp sorunu da böyle. Ama burada anlayamadığım şey şu; bize tesis kurmamız için bir yer verin, izin verin. İzin verilmiyor. Talep ettiğimiz her yerle ilgili sorun çıkartıyorlar. Bir de sürekli olarak Yamanlar'da kurun diyorlar. Yamanlar'da bunun yapılmasının imkansız olduğunu anlatmaya çalışıyoruz çünkü ÇED süreci bitmiş ve orada bir susuzlaştırma yapılmasını gerektiğini bizzat DSİ söylemiş. Bu şekilde bir şerhle ve şartla izin vermiş. Neticede yeni bir ÇED süreci başlatmamız lazım çünkü 2023'de dolmuş. Şu anda Yamanlar'da böyle bir şey mümkün değil. Orada her şey hemen hazırmış gibi anlatılması doğru değil. Ama hazır olan yerler var. İzin vermedikleri yerler var. Onları da siyasileştirmeye ve kışkırtmaya çalışıyorlar. Biz çöpü boca edelim demiyoruz çöp fabrikası kurmak istiyoruz. Çevreye zarar vermeyen bir çöp tesisinden bahsediyoruz. Bunun zaten örnekleri var. Bergama'da bu yapılıyor. Çöp kutularına bakın, onlar hepimizin çöpü, bunları sağlıklı bir şekilde bertaraf ediyor olmamız lazım. Bakanlık bu konuda siyasi davranamaz. Bu konuda sorumsuz sözler söyleyen siyasetçiler hemen durmalıdır ve konuşmayı hemen bırakmalıdır. Çünkü çöp, siyasete alet edilecek bir konu değil. Çöp, çevreyle ve sağlıkla ilgili bir durum. Bunun siyaseti olmaz. Buradan bize bir başarısızlık atfetmeye çalışıyorlarsa ben bugün AK Partili belediyelerin olduğu yerlerde de çöp sorunu bulurum. Öyle değil bu iş. Bunun siyaseti olmaması lazım. Bunun gibi temel konularda da siyasi tutum göstermemeleri lazım. Kendi partimin olduğu tarafta böyle bir etik tutum görüyorum. Maalesef diğer tarafta bu etik duruşu göremiyorum. Her ilçede çöp tesisi kurmayı da düşünebiliriz. Yeter ki buna uygun bir yer olsun. Konak ve Karabağlar'da nereye kuracaksınız. Bunun gibi her yere kurulamadığı için şehir içine kurulamıyor. Dünyanın her yerinde çöp tesisi var, İzmir'de olmak zorunda.

Tugay: Gördes barajı su tutamıyor çünkü hatalı yapılmış

Belediye meclisinde 27 yeni su sondajının yanı sıra 72 tane kuyu için de raporlama çalışmaları yürütüldüğünü açıkladınız. Bu kuyular su için çözüm olacak mı?

Sondaj yaparak yer altında su bulmak ve o suyu kullanmak kısa vadeli bir çözüm, uzun vadeli değil. Bunu kısa vadede bir çözüm olarak görüyoruz. Kuraklık devam ederse başka çözümler üretmemiz gerekiyor. Bunlardan birisi insanların su tüketimindeki gereksiz kullanımları durdurmak. Tarımda oran olarak yüzde 70-75 arasında gereksiz kullanım var. Sanayide de yüzde 18 civarında. Tarımda önemli israflar var. Çok su isteyen bitkilere sınırlandırma gerekiyor. Silaj denilen bir mısır türü var bunu hayvan yemi olarak kullanıyor insanlar. Devlet de buna teşvik veriyor ama inanılmaz bir su tüketimi var. Büyükbaş hayvancılığın kısıtlanması gerekiyor. Her bir inek günde 200 litre su tüketiyor. İnanılmaz büyük rakamlar bunlar. Bu açıdan tarımdaki israfı doğru görmemiz ve gerekeni yapmamız gerekiyor. Tarımda vahşi sulamanın önüne geçmek gerekiyor. Bizim belediye olarak buna yetkimiz yok ancak tavsiyede bulunabiliriz, yaptırım uygulayamıyoruz. Tarımsal sulama tamamen Tarım ve Orman Bakanlığı'nın yetkisinde olan bir durum. Bakanlığı acil olarak önlem almaya davet ediyorum. Çiftçilerimiz sulama yaparak ürünler üretiyorlar ama maalesef para da kazanamıyorlar. Tarım politikasında çok büyük bir yanlışlık var. Daha az su tükettiğiniz fakat buna karşın katma değeri daha iyi ürünler var. Onları önermeleri lazım. Çiftçilerimize eğitimler vererek bunları anlatacağız ama hükümetin ve bakanlığın doğru düzenlemeler yapmaları lazım. İzmir'in dışındaki barajlardan su getirilebilir. DSİ, 2050 yılına kadar bu barajlardan su getirmesi gerekiyor. Bugüne kadar bu barajlardan sadece bir tanesi yapılmış, o da Gördes barajı... Maalesef orada hatalı bir projelendirme nedeniyle baraj su tutamıyor, İzmir'e gerçekten bir kötülük yapılmış. Bilinçli yapıldı demiyorum ama sonuçta bedeli İzmir ödüyor. Gördes Barajı su tutabilseydi biz bugün bu sorun yaşamıyor olacaktık. Bu baraj kapasitesinin yüzde 10'unu bile dolduramamış durumda. Diğer iki barajın yapılması halinde zaten İzmir'in su sorunu olmayacak.

Tugay: İnsanların suyu tüketirken israf etmemeyi öğrenmesi lazım

Sosyal medya üzerinden bize en fazla gelen sorulardan birisi, İZSU faturalarının yüksek olması. Önümüzdeki dönemde su faturaları düşecek mi? Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Ben göreve başladığımda su fiyatları olması gerekenin üzerindeydi. Ben, bu fiyatı 2 sene içerisinde uygun bir seviyeye getireceğimi söylemiştim. Bu çerçevede çalışmamız devam ediyor. Şu ayrımı yapmak zorundayız; bilimsel bir çalışmayla belirlenmiş olan bir veri var. Bir hanenin ortalama bir aylık bir su ihtiyacı düzeyi var. Bu, 9 litre ama biz bunu 10 litre olarak düşünelim. Bu 10 litrelik tüketimi temel ihtiyaç olarak görüp bunu en uygun fiyata getirmemiz gerekiyor. Benim amacım bu. Daha fazlasını insanların tüketmesine teşvik etmemeliyiz. Çünkü kuraklık devam edecek. İnsanların suyu tüketirken israf etmemeyi öğrenmesi lazım. Bunun yollarından birisi de aşırı tüketime daha yüksek fiyat uygulamak. Kademeli fiyat uygulaması... Temel tüketimi mümkün olan en uygun rakama getireceğiz ama aşırı tüketimi fiyatlandıracağız ve duyun değerli olduğunu insanlara hissettireceğiz. İnsanlar gereksiz su kullanmasınlar. Ben bazen görüyorum; sabah önündeki kaldırımları yıkayanlar, arabasına uzakta su tutanlar var. Bu tür şeyleri yapmasın insanlar. Mesela çim olayından uzak durulması gerektiğini söylüyoruz. Kentin çim alanlarında yeni bir çim türünü şu anda ekiyoruz. Şu anda kullanılan çimler eskiye göre yüzde 40 veya yüzde 50 daha az suya ihtiyaç duyan bir tür. İnsanlar biraz daha su tüketiminin az olacağı bahçe ve peyzaj uygulamalarını tercih etmeliler. Bu alanda konforumuzun olmayacağını herkes idrak etmeli. Bundan sonra kullanacağımız her bir litre su çok değerli. Sabahları bazen gelirken görüyorum ve üzülüyorum. Demek ki anlatamıyoruz bazı insanlara. Temizlik de sağlamıyor, serinlik olsun diye yapıyorlar ama yapmayın ne olur diyorum. Bir sürü sitenin çimi var ve sabah akşam sulanıyor.

Tugay: İZBAN'da bazı konularda tek yetkili maalesef TCDD

Bakan Uraloğlu ile İZBAN konusunda fikir alışverişinde bulunmuştunuz. İZBAN'ı ya kendilerinin almasını ya da bize devretmelerini istedim. Bunun sahibi belli olacak” dediniz. Sonrasında 90 dakika meselesi tartışıldı. İZBAN ve 90 dakika için neler söylemek istersiniz?

Benim amacım, İZBAN'ın sağlıklı bir şekilde daha uzun yıllar İzmirlilere hizmet etmesi. Ama şu ana kadar ki anlayışla yönetilirse yakın bir zamanda İZBAN çökecek. Bunun değişmesi şart... Sorumluluk hisseden bir belediye başkanı olarak bu soruna doğru şekilde müdahale edilmesini sağlamaya çalışıyorum. İZBAN, bir zamanlar bilet gelirleriyle kendi giderlerini karşılamış bir ulaşım sistemi. 2013 yılında eşitlenmiş ama sonraki yıllarda sürekli negatife gitmiş. Şu anda bilet gelirler giderlerin yüzde 40'ını karşılıyor. Yüzde 60'ı sürekli zarar olarak işliyor. Bu da neye yola açıyor, İZBAN sisteminin kendini yenileyememesine ve üzerine düşeni yapamamasına neden oluyor. Kontrol belediyede olsa ben buna gerekli müdahaleleri yaparım. Ama İZBAN'ı belediye yönetmiyor. İZBAN'ı yüzde 50 ortalıkla TCDD ile birlikte yürütüyoruz. Nihai karar yetkisi ise daima TCDD'de. Geçmiş dönemde yapılan protokollerle pek çok yetki ve sorumluluk TCDD'ye bırakılmış durumda. Seferlerde gecikmeler oluyor, vagonlarda arızalar oluyor, personelle ilgili sorunlar oluyor. Bütün bunlarla yetkili biz değiliz. Tek yetkili maalesef TCDD... Maalesef diyorum çünkü oralardaki sorunlara duyarsızlık var ve nasılsa belediye sorumlu gözüküyor diye düşündükleri için kendi haline bırakıyorlar. Ben buna itiraz ettim, o nedenle sayın Ulaştırma Bakanı'yla ve onun belirlemiş olduğu bir heyetle bir görüşme yaptık. Bu görüşme sonrasında bakan beye teşekkür ediyorum, duyarlı davranarak bir çalışma yapılmasını istedi. Bu çalışmadan sonra bazı kararlar aldık. 90 dakikanın kaldırılması da bu kararlar çerçevesinde olan bir şey. Yani söylemeye çalıştığım şey şu; bu tür önlemleri almazsak eğer kendi elimizle İZBAN'ı batırırız. Ondan sonra bunun zararını da halkımız çeker. Ben, eğer ortak bir irade gelişebilirse illa hissemizi devredelim diye bir şey demiyorum ama doğru şeylerin yapılması gerekiyor. Eğer doğru şeyler yapılamıyorsa bize verin dedim hisseyi, biz yapalım doğruları. Eğer bize vermek istemiyorsanız, biz size verelim, tek elden siz yönetin ama birisi bu İZBAN'ın problemlerini düzeltsin. Adım adım o konuda çalışıyoruz. İZBAN'ı 90 dakikadan çıkartmak zorunda kaldık çünkü orada gerçekten çok diğer taşıma sistemlerine göre daha vahim bir tablo oluşuyor. İZBAN, zaten bilet gelirinin giderlerin ancak yüzde 40'ını karşılayabildiği bir ortamda ilave böyle bir yükü kaldırmayacak durumda. Biletleme sisteminin ayrılması gerekiyor. Çünkü İZBAN normal bir şehir içi taşıma sistemi değil aslında. Bir banliyö sistemi bu. Zaten İZBAN, İzmir Banliyönün kısaltılmışı. Bazı seferlerde yeni düzenlemeler gerekiyor. Bunları mecburen yapacağız. 90 dakika dediğiniz gibi tüm otobüslerde, vapurlarda, tramvaylarda, metroda hepsinde geçerli. Yeni metro yapıyoruz, Buca'dan Üçyol'a. Hatta Fuar İzmir'den Üçyol'a. Belki onu inşallah uzatacağız. Karşıyaka'ya, Mavişehir'e kadar körfezin altında geçirerek yapacağız. Bu gerçekten önemli bir fikir. İstanbul'da Marmaray'la ilgili bilgileri aldıkça anlıyorum ki Marmaray'da bu yapıldıysa İzmir'de 10 defa daha yapılır. Mutlaka yapmamız lazım ve yapıldığı zaman Mavişehir, Bostanlı, Konak arası çok kısa olacak yani 3-5 dakikada insanlar Konak'a gelebilecek trenle. Oradan Üçyol'a, Üçyol'dan Buca'ya oradan Gazemir'e kadar gidebilecekler. Şehir içine inanılmaz faydalı bir metro hattından söz ediyoruz. Bu türk alternatif taşıma sistemlerini geliştirdiğimiz zaman zaten problemimiz otomatik olarak çözülecek. Ama İZBAN, pahalı bir işletme ve üzerinde yük çok fazla. Buna karşılık ona göre bir biletlendirme politikası olmak zorunda. Başka türlü batar.

Tugay: Hükümete düşen en önemli görev, havadan söndürmeyle ilgili kapasiteyi çok daha yükseltmesi

Bu yıl, İzmir yangınlarla mücadele konusunda ciddi badireler atlattı. Gerek köylere tahsis ettiğiniz su tankerlerinin olumlu etkileri gerekse itfaiye ekiplerinin amansız mücadelesi vardı. Bu yaz çıkan yangınlar ve mücadelenizle ilgili neler söylemek istersiniz?

Yangınların çoğu insanların dikkatsizliğinden kaynaklanan şeyler. Arada bazı dengesiz insanların kasıtlı yakmaları da var. Bir bölümü de elektrik hatlarından ve trafolardan kaynaklanıyor. Bunların hepsine bakma ve çözümler üretmek zorundayız. Yangınlar eskiye göre daha tehlikeli. Çok sıcak havada biraz da rüzgar da olunca hava da kuru olunca çok kolay yayılıyor yangınlar. Yangınlara o yüzden mümkün olan en erken zamanda tespit etmek en hızlı şekilde söndürmeyi amaçlayacak sistemler kurmamız lazım. Bunun için herkes kafa yoruyor. Biz de itfaiyemizin operasyon kabiliyetini geliştiriyoruz. Daha fazla itfaiye erimiz var artık, bu sene 120 kişi aldık. Önümüzdeki 3-5 ay içerisinde 200 kişi daha alacağız. İtfaiye araçlarımızın sayısını arttırıyoruz. 60 tane yeni itfaiye aracı alıyoruz, bu büyük bir filo, büyük bir para aynı zamanda. Bunların bazıları arazi tipi araçlar olacak. Aslında şehrin itfaiyesi sadece yerleşim yerlerindeki yangınları söndürmekle görevli. Ormanlık alan ya da kırsal bölgeyle ilgili Tarım ve Orman Bakanlığı görevli. Ama biz zaten yetişebildiğimiz, katkıda bulunabildiğimiz her yere gidiyoruz. Bu çerçevede elimizin altında arazi tipi yangın söndürme araçlarımız da olacak. Onlarla da müdahale edebileceğiz. Robotik bazı araçlar alıyoruz. Bunlarla mesela insanların giremediği alanlara girebileceğiz. Bu sene biliyorsunuz kaybettiğimiz insanlar oldu çok üzüldük. 2 yangın söndürme arkadaşımız vefat etti. Eskişehir'de 10 kişi öldü. Hepsine Allah rahmet eylesin ama sonuçta yine insanlarımız kaybetmemeliyiz. Bir de bu kayıplar müdahalede zafiyete de neden oluyor. İnsanlar ister istemez hayatlarını korumak için geri çekilmek durumunda kalıyorlar. Bazı böyle teknolojileri yakalamamız lazım. Yangını biraz daha etkili söndürmenin yollarını ve metotlarını bulmamız lazım. Hükümete de düşen en önemli görev, havadan söndürmeyle ilgili kapasiteyi çok daha yükseltmesi gerekiyor. Bu yangın sıkıntıları önümüzdeki yıllarda maalesef devam edecek ama biz de bunla baş etmeyi öğrenmek zorundayız. Mesela köylerimizi yangına dirençli hale getirmeliyiz. Ormana bitişik alanlardaki yangın önlemlerini arttırmak zorundayız. Bunlarla ilgili çalışıyoruz. Gerçekten yoğun bir çaba gösteriyoruz. O açıdan güzel şeyler oluyor İzmir'de ve olacak önümüzdeki günlerde. Bu tanker dağıtma olayı benden önce başlamış bir şey. Ama çok doğru bir karar. Yapan, bizden önceki ekipleri tebrik ediyorum. Biz de aynı yolda devam ediyoruz. Ben de göreve geldiğimden beri... Şu anda galiba 50-60 köy kaldı eksik kalan. Onlara da 60 yeni tanker alıyoruz, onlara da vereceğiz. Desteklemeye devam edeceğiz. Hatta ilave ikinci tanker verdiğimiz köyler olacak ve köylülerimizi, köylerde görev muhtarlarımızı ve yangın söndürme gönüllüsü olan vatandaşlarımızı hakikaten tebrik ediyorum ve çok teşekkür ediyorum kendilerine, minnettarım hakikaten. Pek çok yangını çok erken safhada söndürdüler. Aslında gizli kahramanlar onlar. O yüzden hem halkımızın duyarlı olması, bilinçli olması, hem yangın konusunda gönüllü çalışacak insanlarımızın artmasını da kritik önemde görüyorum.