Borderline Kişilik Bozukluğu… Genellikle genç yaşlarda fark edilmeye başlıyor, ama çoğu zaman yanlış anlaşılıyor. Bir gün aşırı mutlu, ertesi gün derin bir boşlukta hissediyorsunuz. İlişkiler ise bir sınav gibi: Sevgi, güven, terk edilme korkusu, öfke… Hepsi bir arada ve çoğu zaman kontrol edilemez gibi görünüyor.
Çevredeki insanlar bunu anlamıyor; “Neden böyle davranıyorsun?” ya da “Kendine gel” gibi sözler, iç dünyadaki fırtınayı daha da büyütüyor. Çünkü sınırlar çok hassas; bir söz, bir davranış ya güveni pekiştiriyor ya da kopma noktasına getiriyor.
Gençlikte bu durum, okul ve sosyal hayatı da etkiliyor. Ani kararlar, yoğun ilişkiler, kendini değersiz hissetmek… Bunlar aslında bir çığlık: “Beni anla!” Ama çoğu zaman bu çığlık duyulmuyor, sadece yanlış anlaşılıyor.
Sosyal medyada veya arkadaş çevresinde fark edilmeden uzaklaşmak, kendini izole etmek de sık görülen bir durum. İnsanlar yakınlaşmak istiyor ama bir noktada hızla geri çekiliyor çünkü yaralanma korkusu hep peşinizde. Bu, hem kendine hem de başkalarına zarar verecekmiş gibi görünüyor ama çoğu zaman sadece bir savunma mekanizması.
Ama unutulmaması gereken bir şey var: Borderline, bir yetersizlik değil; aşırı duyarlı bir ruhun, yoğun hislerin ve derin bir iç dünyanın göstergesi. Destek, farkındalık ve kendini anlama ile bu yoğun duygular bir güç hâline gelebilir.
Borderline, yalnızca bir bozukluk değil; aynı zamanda bir yolculuk. Duyguların fırtınasını yönetmeyi öğrenmek, kendi sınırlarını ve başkalarının sınırlarını anlamak, belki de hayatın en önemli derslerinden biri. Bu fırtınayı aşabilen ruhlar, hayatta çok daha derin bir empati ve güçlü bir iç bilgelik kazanır.