Aşk, çoğu insan için hayatı güzelleştiren bir duygu. Ancak bu duygu, bazıları için derin bir korkuya dönüşebiliyor. Aşık olmaktan korkmak, mantıksız gibi görünse de uzmanlar bu duruma özel bir isim veriyor: Filofobi. İçinde sevgi taşısa bile ondan kaçanların fobisi… Hem psikolojik hem de fiziksel belirtileriyle şaşırtan bu durum, birçok insanın hayatını sessizce şekillendiriyor.

Aşkın ismi geçince panikleyenler var!

Filofobi, aşk ve bağlanma korkusu olarak tanımlanıyor. Bu korkunun kökeninde, Yunancada “sevmek” anlamına gelen “filos” kelimesi yer alıyor. Aşık olma ihtimali bile bazı insanlarda yoğun kaygıya, panik ataklara hatta bayılmaya sebep olabiliyor. Filofobik bireyler yalnızca romantik ilişkilerden değil; herhangi bir duygusal yakınlaşmadan da kaçma eğiliminde oluyor.

Bu durum sadece bir ruhsal engelle sınırlı değil. Titreme, nefes darlığı, kalp çarpıntısı, terleme, mide bulantısı ve hatta bayılma gibi fiziksel belirtilerle de kendini gösteriyor. Kısacası bu fobi, kalpten değil tüm bedenden korkutuyor!

Aşk acısı yüzünden aşktan korkanlar!

Filofobinin altında çoğu zaman geçmişe dayanan travmatik ilişkiler ya da çocuklukta yaşanan ailevi çatışmalar yatıyor. Uzmanlar, ebeveyn boşanmalarına veya şiddete tanık olan bireylerin yetişkinlikte aşka karşı korku geliştirdiğine dikkat çekiyor. Hatta sadece yakın çevresinde birinin ilişki acısına şahit olmak bile tetikleyici olabiliyor.

Tarihsel örnekler bile bu fobinin ilginçliğini gözler önüne seriyor. Kraliçe Elizabeth’in bile aşk korkusunun annesi Anne Boleyn’in uğradığı trajediye dayandığı konuşulmuştu.

Kültürel ve dini normlar bu fobiyi besleyebilir mi?

Bazı kültürlerde ve dini inançlarda, evlilik öncesi ilişkiler, hatta kadın-erkek yakınlaşması bile kesin şekilde yasak. Bu durum, kişilerde sevgiyi değil cezayı çağrıştırabiliyor. Bu baskılar altında büyüyen bireylerde zamanla aşk, mutluluk değil kaygı anlamına gelebiliyor.

Bu nedenle, toplum baskısı da filofobinin oluşmasında ciddi bir rol oynayabiliyor. Sevgi, bazı insanlar için ceza tehdidiyle gölgelenmiş bir duyguya dönüşebiliyor.

Aşka uzak, endişeye yakın

Filofobik bireyler genellikle iç dünyalarında yoğun duygular hisseder; ancak bu duygularla yüzleşmek yerine onları bastırmayı tercih ederler. Hatta sinema, park, düğün gibi romantizmi çağrıştıran yerlerden uzak durmaları, dış dünyadan kendilerini izole etmeleri de bu fobinin davranışsal belirtileri arasında yer alıyor.

İlişki kurmayı başarsalar bile, aşırı sahiplenici davranışlar, ters tepen koruma çabaları ve ani kopmalar bu kişilerin ilişkilerinde döngüsel sorunlara yol açıyor.

Schengen vizesinde yeni kriz Schengen vizesinde yeni kriz

Filofobinin belirtileri nelerdir?

Bu fobiyi anlamak için bazı fiziksel ve ruhsal sinyallere dikkat etmek gerekiyor. İşte filofobinin yaygın belirtileri:

  • Aşık olmaktan ya da ilişkiye girmekten aşırı derecede korkmak
  • Duygularını bastırmak ve paylaşmaktan kaçınmak
  • Romantik yer ve etkinliklerden uzak durmak
  • İzolasyon eğilimi
  • Fiziksel semptomlar: çarpıntı, terleme, titreme, bayılma, mide bulantısı, göğüs ağrısı

Bu fobiyle yaşamak mümkün mü?

Filofobi, kişinin hayat boyu anlamlı ilişkiler kurmasının önüne geçebilir. Ancak bu durum çözümsüz değil. Profesyonel destekle, kişinin geçmiş travmalarıyla yüzleşmesi ve sağlıklı bağlar kurmayı öğrenmesi mümkün.

Her aşk mutlu sonla bitmeyebilir, ama ondan korkmak tüm güzel ihtimalleri silip atmak anlamına gelebilir. Belki de ilk adım, bu korkunun adını öğrenmekle başlıyor…

Kaynak: Haber Merkezi