Bakan Göktaş: Engellilerin hayata katılımı hepimizin ortak sorumluluğu
Bakan Göktaş: Engellilerin hayata katılımı hepimizin ortak sorumluluğu
İçeriği Görüntüle

Ekrem İmamoğlu, makalesinde 20. yüzyılın başındaki otoriterleşme dönemine atıfta bulunarak, günümüz dünyasının benzer bir yola girdiğini söyledi: “100 yıl sonra, demokrasi, adalet, özgürlük ve temel insan haklarının artık geçerli olmadığına bizi ikna etmeye çalıştıkları bir döneme giriyoruz. Buna inanmayı reddediyorum.”

Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler’in barışı koruma misyonunu hatırlatan İmamoğlu, “Barışın en iyi teminatı demokrasidir” dedi ve hiçbir ulusun kısa vadeli çıkarları uğruna temel değerlerinden vazgeçmemesi gerektiğini vurguladı. Fransa halkının demokrasi ve insan hakları mücadelesinde öncü olduğunu belirten İmamoğlu, Türk halkının da bu değerlere “derinden bağlı” olduğunu ifade etti. Makalesini, “Bundan daha iyisini hak ediyoruz” diyerek tamamlayan İmamoğlu, dünya halklarını barış ve özgürlük için dayanışmaya çağırdı.

Hiçbir ulus, kısa vadeli çıkarları uğruna temel değerlerine bağlılığını feda etmemelidir

Ekrem İmamoğlu'nun Le Monde'da yayımlanan yazısı şu şekilde:

"Ağustos 1914’te, Kafka, Dava’yı yazmaya başladığında, I. Dünya Savaşı yeni başlamıştı. Dünya; adalet, demokrasi, kardeşlik ve özgürlük gibi temel değerlerin insanlığın pusulası olmaktan çıktığı; güvensizlik, kuşku ve kolay nefret dönemine giriyordu. Eserin yayınlandığı 1925’te (1930’ların eşiğinde) de durum böyleydi. 20. yüzyılın başında, ne ile suçlandığını bilmeden itham edilen ve yargılanan Josef K.’nın davasındaki gibi anlaşılmaz, belirsiz ve keyfi kurallarla yönetilen bir dünya ufukta beliriyordu. 100 yıl sonra, dünya yeniden, demokrasi, adalet, özgürlük ve temel insan haklarının artık geçerli olmadığına bizi ikna etmeye çalıştıkları bir döneme giriyor. Buna inanmayı reddediyorum. Bundan daha iyisini hak ediyoruz. Dünyanın tüm halkları, yüzyıllar boyunca büyük bedellerle kazanılmış haklarımızı korumak ve her şeyden önce barışı muhafaza etmek için dayanışma içinde olmalı. Barışın en iyi teminatı ise her zaman olduğu gibi demokrasidir: Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler nihayetinde barışı korumak amacıyla demokrasiyi ve insan haklarını güçlendirmeye yönelik projelerdir. Hiçbir ulus, kısa vadeli çıkarları uğruna temel değerlerine bağlılığını feda etmemelidir. Tarih boyunca Fransız halkı bu değerlerin savunulmasında öncü olmuştur; tıpkı Türk halkı gibi, bu zorlu mücadelelerle kazanılmış değerlere derinden bağlı kalmaktadır. Erdoğan’ın 'İstanbul’u alan, Türkiye’yi alır' dediği İstanbul’u 3 kez kazanmış olmak ve 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimine girmemin iktidar için teşkil ettiği büyük tehlike. Diplomama haksız şekilde el konulması hakkımdaki tek dava değil; hakkımda başka pek çok Kafkavari dava var: 'hakaret', 'yolsuzluk', 'terörizm' çünkü 2024’te İstanbul’daki belediye listelerime Kürt adaylar koymaya cesaret ettim. İşte mücadele ettiğimiz sistem bu.

Kaynak: Haber Merkezi