Türkiye'de annelik, kadınların kariyer yolculuğunda büyük bir dönüm noktası olarak öne çıkıyor. OECD verilerine göre, ülkenin kadın işgücüne katılım oranı yüzde 34 civarında kalırken, annelerin bu orana katkısı sınırlı görünüyor.

Doğayı kirleten 524 kişi ve firmaya 1,6 milyon lira ceza
Doğayı kirleten 524 kişi ve firmaya 1,6 milyon lira ceza
İçeriği Görüntüle

Ev içi yüklerin ağırlığı, kreş eksikliği ve işverenlerin önyargıları, dönüşü zorlaştırıyor.

Özellikle 0-3 yaş arası çocuğu olan kadınların istihdam oranı, geleneksel cinsiyet rolleri ve yetersiz bakım hizmetleri nedeniyle OECD ortalamasının oldukça altında seyrediyor. Doğum sonrası iş hayatına dönüş, hem bireysel hem de toplumsal bir mücadele alanı haline gelmiş durumda. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) raporlarına göre, Türkiye'deki anneler, çocuk sahibi olmayan kadınlara kıyasla yüzde 30 daha düşük ücret alıyor; bu, dünyada en yüksek "annelik cezası" olarak nitelendiriliyor. Bu durum, annelerin kariyerlerinde kalıcı kayıplara yol açarak ekonomik bağımsızlıklarını tehdit ediyor. Araştırmalar, annelerin yüzde 40'ının doğum sonrası işlerini bıraktığını ortaya koyuyor. KAGİDER ve IPSOS'un 2017'de gerçekleştirdiği "Çalışan Annelerin İşe Dönüşü" çalışması, çocuk bakımı sorumluluklarının en büyük engel olduğunu vurguluyor. Ev içi yüklerin ağırlığı, kreş eksikliği ve işverenlerin önyargıları, dönüşü zorlaştırıyor. TÜİK'in 2023 verilerine göre, 15-49 yaş arası kadınların istihdam oranı yüzde 28 seviyesinde kalırken, çocuklu hanelerde bu oran yüzde 20'nin altına düşüyor. Uzmanlar, bu düşüşün tarım dışı sektörlerdeki fırsat yetersizliğinden kaynaklandığını belirtiyor.
Yasal çerçeve, annelere bazı güvenceler sunsa da uygulama sorunlu. 4857 sayılı İş Kanunu'na göre, kadın çalışanlar 16 haftalık analık izni hakkına sahip; doğum öncesi 8, sonrası 8 hafta. Ayrıca, bir yaşından küçük bebekler için günde 1,5 saat süt izni veriliyor. Üç yaşına kadar ücretsiz izin hakkı da mevcut, ancak bu izinler gelir kaybına yol açıyor. PwC Türkiye'nin analizine göre, doğum sonrası kısmi süreli çalışma seçeneği, annelere esneklik sağlıyor; tam süreli çalışmanın üçte ikisi oranında (örneğin haftada 30 saat) işe devam imkanı tanıyor. Yine de, işveren onayı zorunlu olması ve dönüşte tam süreli sözleşmeye geçişin belirsizliği, bu hakkı kullanan anneleri caydırıyor.

Annelerin yüzde 75'i, çocuk bakıcılarının maliyetleri nedeniyle tam zamanlı çalışmaktan vazgeçiyor

İşverenlerin tutumu, dönüş sürecini etkileyen kritik faktörlerden biri. Birçok firma, anneleri "kararsız" veya "verimsiz" olarak etiketleyerek terfi fırsatlarını kısıtlıyor. ILO'nun 2018 raporunda, Türkiye'deki annelik ücret cezasının, kadınların meslek seçimlerini bile etkilediği belirtiliyor; anneler daha düşük ücretli, esnek işlere yöneliyor. Araştırmalara göre, annelerin yüzde 42'si emzirme dönemini bırakmak zorunda kalıyor, bu da hem sağlık hem de psikolojik yük getiriyor. TÜİK'in "İstatistiklerle Kadın 2023" bülteninde, eğitimli annelerin (üniversite mezunu) işgücüne katılım oranının yüzde 70'lere ulaştığı, ancak işsizliklerinin de yüzde 12 gibi yüksek bir rakam olduğu vurgulanıyor. Düşük eğitimli annelerde ise tarım sektörü ağırlıklı istihdam, kalıcı düşük ücretlere neden oluyor. Çocuk bakımı altyapısı, dönüş engelini büyütüyor. Türkiye'de kreş ve gündüz bakımevi kapasitesi, çalışan annelerin talebini karşılamaktan uzak; OECD ortalamasının yarısı kadar. Hükümetin 2023'te kreş kapasitesini artırma genelgesi, olumlu bir adım olsa da, özel sektör katılımı sınırlı. Annelerin yüzde 75'i, bakım maliyetleri nedeniyle tam zamanlı çalışmaktan vazgeçiyor. Uzmanlar, ebeveyn izninin babaları da kapsayacak şekilde genişletilmesini öneriyor; şu anki düzenleme, yükü annelere yüklüyor.

Doğum sonrası 1 yıl içinde işine dönen annelerin oranı yüzde 25'i geçmiyor

Psikolojik ve sosyal boyutlar da göz ardı edilemez. Dönüş yapan annelerin bebeklerinde gelişimsel gecikme riski düşük olsa da, ayrılık kaygısı yaygın. Essex Üniversitesi'nin araştırması, kaliteli bakım ile annenin dönüşünün bebekleri olumsuz etkilemediğini gösteriyor, ancak Türkiye'de bu destek yetersiz. Boşanma oranlarının artmasıyla (TÜİK 2023: 171 bin çift), velayetin yüzde 75'i annelere veriliyor; bu, tek ebeveynli annelerin dönüşünü daha da zorlaştırıyor. FeministBellek gibi platformlar, "yapışkan zemin" kavramını vurguluyor: Anneler düşük ücretli işlerde sıkışıp kalıyor. Olumlu gelişmeler de var. İŞKUR'un "Kadın İstihdamı İçin Pozitif Ayrımcılık Projesi" (KİPAP), işverenlere teşvik vererek annelerin istihdamını artırıyor; 12 ayda 7 bin kadına destek hedefleniyor. Esnek çalışma modelleri, pandemi sonrası yükselişte; hibrit modeller annelerin yüzde 60'ının dönüş motivasyonunu artırıyor. ILO'nun "Esnek Çalışma Biçimleri" raporu, bu modellerin kadın istihdamını yüzde 10-15 oranında yükseltebileceğini öngörüyor. Bazı şirketler, kreş yardımı ve evden çalışma ile annelerin performansını yüzde 94 artırdığını rapor ediyor. Ancak, dönüş oranları hâlâ düşük: TÜİK verilerine göre, doğum sonrası 1 yıl içinde işine dönen annelerin oranı yüzde 25'i geçmiyor. Bu, ekonomik büyümeyi frenliyor; kadın istihdamı artsa, GSYİH yüzde 20 yükselebilir. Politikacılar, ebeveyn iznini 6 aya çıkarmayı ve kreş sübvansiyonlarını artırmayı tartışıyor. Sonuç olarak, annelik sonrası iş hayatına dönüş, Türkiye'de mümkün ama engellerle dolu bir yol. Eşitlikçi politikalarla, anneler hem aile hem kariyerde kazanabilir. Gelecek nesiller için, bu dönüşü kolaylaştırmak bir zorunluluk.

Kaynak: Haber Merkezi